AR-GE EKOSİSTEMİNDEKİ OYUNCULAR
Ar-Ge süreçlerinde nitelikli personel, sanayi- üniversite işbiliği ve mentörlüğün önemi
Ülkemizde son zamanlarda kariyer sitelerinde Ar-Ge personeli ilan sayısındaki artış, yeni mühendislerin Ar-Ge’ye olan ilgisini artırmakta. Türkiye’de özellikle gerek Ar-Ge projeleri ve Ar-Ge merkezleri / tasarım merkezleri kurulunu çerçevesinde izlenen istihdam politikası, Ar-Ge personeli ihtiyacını ortaya çıkartıyor. Ar-Ge personeli, her ne kadar yenilikçi çalışmalara katılım sağlayabilecek her türlü insanı kapsasa da meslek lisesi, teknik lise, endüstri meslek lisesi, mühendislik ve temel bilimleri mezunu personellerin Ar-Ge personeli grubunda değerlendirilmesi daha doğru olacaktır.
Devlet politikaları, öncelikli olarak Ar-Ge yapan sanayicilerin kendi bünyelerinde mühendislik kadrosu oluşturmalarını sağlamayı hedefliyor. Oysa daha geniş bir bakış açısıyla Ar-Ge süreci, Ar-Ge personeli ve proje sahibi haricinde birçok sektör oyuncusunun katılımıyla gerçekleşiyor. Bu katılımların proje üzerindeki etkilerini artırmak adına çeşitli destek ve teşvik mekanizmaları oluşturuluyor. Fakat buna rağmen; Türkiye’de KOBİ ölçeğindeki işletmelerin Ar-Ge kültürü oluşturmak yerine, deneme-yanılma yöntemini yaygın bir şekilde kullandığı görülüyor.
Yeni ürün geliştirme odağında yapılan Ar-Ge çalışmalarında izlenen bilimsel metodoloji eksiklikleri, proje çalışmaları sonrasında katma değeri düşük ve/veya yalnızca kar amacı güdülen, teknolojik gelişime ve firma altyapısına katkısı bulunmayan ürünlerin elde edilmesine neden oluyor. KOBİ’lerin nitelikli iş gücüne bütçe ayırmayışı ve üniversite-sanayi işbirliğinin yaygınlaşamaması bunda önemli bir etken. Ayrıca proje geliştirme/uygulama süreci ve sonrasındaki yönetim eksiklikleri, yetenekler dahilinde yeni ürünler geliştirilse dahi işletme ölçeğinde devamlılığın sağlanabilmesini engelliyor.
Bu tartışmadan yola çıkarak; yazımızda Ar-Ge temel paydaşlarını oluşturan sanayici ve girişimcilerin Ar-Ge süreçlerinde üniversite ve nitelikli işgücüne verdikleri önemden, bu alanda uygulanan politikalardan, proje mentörlerinin görevinden ve bu ekosistemi lehine kullanabilen bir sanayicinin hikayesinden bahsedeceğiz.
Bilindiği gibi Ar-Ge, bilimsel ve teknik bilgi birikimini artırmak amacıyla sistematik bir temele dayalı yürütülen yenilikçi çalışmaların bir bütünü olarak tanımlanmaktadır. Geliştirilecek ürün, süreç veya hizmetin bilimsel temelli olabilmesi için, Ar-Ge’nin yapılacağı alanda eğitim almış ve/veya tecrübe kazanmış kişilerin bir arada çalışması şart.
Çünkü Ar-Ge kavramı; her ne kadar sektörden sektöre değişiklik gösterse de temelde iki ana modelde birleşiyor. İnsanlığın yararına gelecekteki teknolojileri tasarlayabilmek adına akademik kurumların uygulamalı bilim ve teknoloji alanlarında yaptıkları araştırmalar bu modellerden ilkidir. Ar-Ge sürecinin ikinci modelini ise, girişimciler veya sanayicilerin mühendislik kadrolarıyla yeni ürün geliştirmek adına gerçekleştirdikleri çalışmalar oluşturuyor. Bu iki modeli bir araya getirerek üniversite ve sanayi işbirliğinin verimli bir şekilde gerçekleştirildiği projeler ise gerçek başarıyı elde ediyor.
Ar-Ge ve sanayici ilişkisi temelleri ağırlıklı olarak pazar rekabetçiliğini artırma stratejisi üzerine kurulu. Sanayicinin bilimsel araştırma ve uygulamaya ayırabileceği zaman ve mali kaynakların kısıtlı olması belirli bir noktaya kadar kabul edilebilir bir durum. Özellikle ustalık kökeninden gelen işletmelerin, Ar-Ge veya Ür-Ge sürecinde nitelikli personele ihtiyaçları oldukça fazla. Her ne kadar, özellikle KOBİ’lerde, ”okumuş adam”dan ziyade ustalık daha değerli görülse de, ülkemizde son yıllarda izlenen Ar-Ge stratejileriyle az da olsa Ar-Ge personeli sayısında artış sağladı.
TÜİK tarafından 2014 yılında yayımlanan araştırmada, hem Ar-Ge merkezlerindeki çalışanlar hem de kamu kaynaklı fonlarla yürütülen projelerindeki Ar-Ge personeli sayısı, hem de araştırma enstitülerindeki ve üniversitedeki araştırmacılara ilişkin veriler derlenmiş. Araştırmaya göre, 2014 yılında ülkemizde toplam 213.686 adet Ar-Ge personeli çalışmış.
Bu personellerden 73.737 adedinin sanayide görev aldığı görülüyor. Her ne kadar TÜİK’in verilerine göre personellerin eğitim düzeyleri ayırt edilemese de sayının %70’inden fazlasının lisans ve üzeri dereceye sahip olduğu düşünülebilir.
Ar-Ge personel sayısını Ar-Ge merkezleri için her ay güncellenen Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı istatistiklerinden değerlendirdiğimizde; Eylül 2016 tarihi itibariyle 273 Ar-Ge merkezinde toplam 27.885 Ar-Ge personeli çalıştığını görüyoruz. Bu personellerden 14.688 tanesi lisans, 6063 tanesi yüksek lisans ve 632 tanesi doktoralı personellerden oluşmakta. 2014 TÜİK verilerine göre toplam Ar-Ge personeli sayısında iki senede önemli ölçüde bir artış olduğu görülse de, Ar-Ge merkezlerinde görev alan lisans üstü öğrenim görmüş personel sayısının hala beklenenin çok altında olduğunu söylemek yanlış olmaz.
KOBİ’lere yaptığımız saha ziyaretlerinin bazılarında benzerlerine göre önemli farklar içeren ve rekabetçi bir ortam oluşmasına katkı sağlayacak nitelikte yeni ürünlerle karşılaşabiliyoruz. Firmayı tanıyabilmek ve uygun destekler hakkında kendilerine bilgi verebilmek adına birçok soru yöneltiyoruz. Proje detaylarına bağlı yönelttiğimiz sorularda, aslında kavram geliştirme, dizayn, prototipleme ve test süreçleri çerçevesinde fizibilite aşamasında öngörülmesi gereken birçok bilimsel konunun es geçildiğini görüyoruz. “Peki nasıl yapacaksınız?” sorumuza “tecrübeyle” yanıtını alıyoruz.
Bu defa, tecrübeyi ölçmek için personel yapıları üzerine odaklanıyoruz ve yönelttiğimiz sorulara aldığımız cevaplardan işletmenin Ar-Ge süreçlerinde çalıştırabileceği yeterli donanıma sahip Ar-Ge personeli bulunmadığını farkediyoruz. Bu durumu açıkladığımızda da genel olarak aldığımız yanıtlar, genelde kısa vadeli hedeflere yoğunlaşmış olan KOBİ’lerin Ar-Ge kadrosu oluşturmak için pek de hevesli olmadıklarını hissettiriyor.
Hibe veren kurumların oluşturdukları mevzuatlar Ar-Ge yapacak işletmeleri mümkün olduğunca bilimsel tabanlı çalışmalara yönlendirmeye çalışıyor. Örneğin TÜBİTAK; 2012 yılınından beri yürüttüğü 1505 – Üniversite Sanayi İşbirliği Destek Programı ile Ar-Ge projelerinde sanayi ve üniversitenin bir arada çalışmasını teşvik etmeyi amaçlıyor. 1507 – KOBİ Ar-Ge Başlangıç Destek Programı ve 1501 – Sanayi Ar-Ge Projeleri Destekleme Programı çerçevesinde de nitelikli çalışan ve üniversite ile işbirliği konularında atılmış önemli adımlar mevcut.
TEYDEB programları başvurularında, işletmelerin yapılacak çalışmanın alanına uygun olmak şartıyla başvuru öncesinde kadrosunda en az bir adet lisans mezunu personel – tercihen mühendis – bulundurma zorunluluğu var. Bu kurala uymayan projeler, hakem değerlendirme aşamasına geçmeden reddedilmekte. Yine 1507 projelerinde, proje yazım ve mentörlük faaliyetleri yürüten diPMO gibi danışmanlık şirketlerine bir bütçe ayrılmış durumda. Aynı şekilde, 1501 kodlu projelerde, belirli oranlarda üniversite-sanayi çalışmalarına bütçe ayrılma şartı, sanayi ve üniversitenin bir arada çalışmasını sağlıyor. Kurum ayrıca personel niteliklerine bağlı Ar-Ge personellerine verilebilecek azami brüt ücret değerlerine ilişkin de bir düzenleme yapmış durumda.
TÜBİTAK 1501 ve 1507 kodlu programlar çerçevesinde Ar-Ge personeli maaşının belirlenmesine ilişkin çizelge
TÜBİTAK TEYDEB 1501 ve 1507 programlarını daha önce yayımladığımız blog yazımızdan daha detaylı inceleyebilirsiniz.
Ar-Ge projelerine destek sağlayan diğer bir kamu kurumu da KOSGEB. KOSGEB, Ar-Ge ve İnovasyon Destek Programı çerçevesinde Ar-Ge personelleri için AGİ hariç net maaş üzerinden destek sağlıyor. Program, üniversitelerden alınacak akademik danışmanlık hizmetlerinde kullanılmak üzere 25.000 TL’lik destek miktarı belirlemiş durumda.
KOSGEB Ar-Ge İnovasyon Programı çerçevesinde personel ücretlendirmesine ilişkin çizelge
Bununla birlikte, kurum; Ar-Ge yapsın veya yapmasın KOBİ’lerdeki nitelikli iş gücü sayısını artırmak adına vermiş olduğu Nitelikli Eleman Desteği, bir diğer önemli hamle. Bu destek çerçevesinde, belirlenen net ücretler Ar-Ge İnovasyon Destek Programı çerçevesinde belirlenen maksimum net ücretler kadar yüksek değil. Fakat destekten eş zamanlı olarak iki personel için faydalanılabilmesi, nitelikli personele ihtiyacı olan KOBİ’ler için önemli.
KOSGEB Genel Destekler çerçevesinde personel ücretlendirmesi
KOSGEB destekleri hakkında daha detaylı bilgi için diPMO dokümanları ziyaret etmenizi tavsiye ediyoruz.
TEYDEB’e sadece 1507 ve 1501 kodlu programlar çerçevesinde aylık yüzlerce projeyle destek başvurusunda bulunulduğunu tahmin ediyoruz. Başvuru için Oslo ve Frascati kılavuzları dahilinde hazırlanması gereken teklif formunda, yapılacak çalışmaların yenilikçi yönlerinin, bu yenilikçi yönlere sağlanacak özgün firma katkılarının, çalışmalarda karşılaşılabilecek riskler ile bu riskleri önlemek adına uygulanabilecek B planlarının, bütçe ve maliyet etkinliği ile Ar-Ge sistematiğinin iyi bir şekilde hazırlık aşamasında planlanarak ifade edilebilmesi destek alabilmek için önemli. Dokümantasyon süreci KOBİ ölçeğindeki işletmelere oldukça fazla iş yükü getirdiği gibi fikrin objektif olarak mevzuatlar dahilinde değerlendirilememesine neden oluyor.
Mentör veya proje yazarlarının; planlama ve uygulama yöntemleri konusunda proje sahibini yönlendirmediği durumlarda fizibilite eksik ya da hatalı olarak kurumlara sunuluyor. Geliştirme etabında akademik bilgi ihtiyacının tanımlanamaması veya kurulan işbirliklerinin koordine edilememesi; katma değeri yüksek fikirlerin destek bulamamasına neden oluyor.
Ülkemizde Ar-Ge yapan işletmelerin sayısı artıkça, üniversite – değerlendirici kurumlar ve Ar-Ge çalışmaları yapan işletmelerin bir arada çalışması güçleşiyor. Zamanında mentörlük fonksiyonunu da üstlenen TÜBİTAK, sanayicilerin oldukça başarılı projeler geliştirebilmesine katkı sağlar bir yapıya sahipti. Projelerde akademik destek ve mentörlüğün önemi için Gaziantepli torna ustası Mennan AKSOY’un hikayesini değerlendirmek yeterli.
Mennan AKSOY, 1996 yılında TTGV ve TÜBİTAK desteğiyle o seneler henüz Türkiye’de üretilmeyen ve ithal muadilleri 8 Milyon USD’ye satılan sentetik iplik makinesi prototipi geliştirmiş. Makine tasarımı konusunda oldukça yetenekli Mennan AKSOY, projesinde TÜBİTAK tarafından atanan danışman akademisyen ve proje izleyicisinin de yönlendirmeleriyle; makine geliştirme aşamasında izlenmesi gereken tüm araştırma, bilimsel uygulama ve teknik uygulama süreçlerini tek bir projede altında deneyimleme şansı elde etmiş. Aldığı destek ile yaptığı prototip ölçekli makineyi işler hale getirerek sentetik iplik üretimine başlamış. Bu üretimden elde ettiği gelirle de Ortadoğu’ya ihraç edilebilir nitelikte büyük ölçekli makine üretimini tamamlamış. Ar-Ge yaparak elde ettiği kazancı yine Ar-Ge’ye yatıran Mennan AKSOY, o zamanın şartlarında ülkemizde üretilmeyen birçok tekstil makinesinin geliştirilmesine katkı sağlayan örnek bir sanayici.
Mennan AKSOY ve kendi ağzından süreçleri anlattığı hikayesi oldukça ilham verici. Hikaye; yeni fikirler üzerinde çalışan herkese, süreçlerde işbirliğinin ne kadar önemli olduğunu göstermesi açısından oldukça önemli. Yalnızca tek bir prototip geliştirip satmaya çalışmak, geliştirme süreçlerinde Ar-Ge maliyetlerini planlamamak, bir marka yaratamamak, güçlü bir organizasyon yapısı kuramamak gibi problemlerin üstesinden gelebilmek adına ekosistem oyuncularının bir araya gelmesinin önemini göstermekte. Reverse engineering üstadı ve tüm Avrupa ve Amerika fuarlarının korkulu rüyası olan ve 2015 senesinde aramızdan ayrılan Gaziantepli Mennan Usta’yı bu vesileyle büyük bir hayranlıkla andığımızı da belirtelim.
Sonuç olarak, Ar-Ge yapacak KOBİ’lerin; nitelikli personellerle çalışması gerektiği aşikar. Fikir sahiplerinin Ar-Ge süreçlerinde ihtiyaç duyacakları akademik konular ve fon yönetimi, vergi düzenlemeleri, dokümantasyon, pazarlama, markalaşma, fikri mülkiyet haklarının korunması gibi konularda mentör şirketlerle çalışması; bu süreçlerin dışarıdan tecrübeli gözler tarafından yürütülmesine veya desteklenmesine imkan tanıyacaktır. Tüm oyuncuların bir arada çalışacağı yapıların artmasıyla, ülkemiz; teknolojiyi ithal etmek yerine üretebilecek ve dünya pazarlarında rekabetçi bir konum elde etmemesi için hiçbir sebep bulunmamaktadır.