KOBİ Tanımı Değişiyor Mu?
Güncel KOBİ tanımı, KOBİ politikaları ve KOBİ tanımının değişmesi durumunda gündeme gelebilecek konulara ilişkin bir inceleme
KOBİ tanımı değişti. Uzun süredir beklenen KOBİ Tanımındaki değişilik, 24 Haziran 2018 tarihli 11828 numaralı resmi gazeteyle yürürlüğe girdi. 4 Kasım 2012 tarihinde 28457 numarası ile yayımlanan KOBİ yönetmeliği‘nde yer alan ilgili bölümlere atıf yapılarak gerçekleşen bu değişikliği, geçmiş dönemde KOBİ tanımına ilişkin hazırladığımız yazımızda değişiklikler yaparak değerlendirmeye çalışacağız.
Bilindiği gibi işletmeler, faaliyet gösterdikleri ülkelerin ekonomik gücüne doğrudan etki eden birim veya girişimlerdir. Bir ülkenin gelişmişlik düzeyini belirlemede ve işletmeleri sınıflandırmada bizim de sıklıkla dile getirdiğimiz üç nokta oldukça önemlidir: NACE sınıfı, çalışan sayısı, mali bilanço büyüklüğü/net satış hasılatı. NACE sınıfı, işletmenin faaliyet gösterdiği alan ve bu alanın teknoloji düzeyini belirlemede kullanılmaktadır. Çalışan sayısı ve buna bağlı istatistikler, işletmenin işgücünü belirlerken; mali bilanço büyüklüğü/net satış hasılatı kavramları ise işletmelerin ekonomik gücü ile ilgili ölçütü belirler.
Reel olarak aslında bir ülkenin ekonomik gücünü belirlemede etki sahibi işletmeleri değerlendirirken, tabi ki de bu parametreler haricinde farklı ölçütleri de dikkate almak gerekir. Bu ölçütler; sermaye miktarı, mal/hizmet üretiminde kullanılan çalışma alanı, personele ödenen ücretler, üretim yöntemleri gibi alanlarda çeşitlendirilebilir. Her işletme için birçok değişken parametreyi eş zamanlı değerlendirebilmek ve kayıt altına almak güçleştiği için işletmelerin sınıflandırılmasında çalışan sayısı ve bilanço büyüklüğü ile satış miktarı göz önünde bulundurulmaktadır.
24 Haziran 2018 tarihinden itibaren KOBİ’ler aşağıdaki tanıma uygun olarak sınıflandırılacaklar:
“İkiyüzelli kişiden az yıllık çalışan istihdam eden ve yıllık net satış hasılatı veya mali bilançosundan herhangi biri 125 milyon Türk Lirasını aşmayan ve bu Yönetmelikte mikro işletme, küçük işletme ve orta büyüklükteki işletme olarak sınıflandırılan ekonomik birimler veya girişimler KOBİ olarak tanımlanır.”
Tanımdan da anlaşılabileceği üzere, şayet 125 milyon TL üzeri ciro/bilanço toplamı veya 250’den fazla çalışan sayısına sahipseniz, işletmeniz “Büyük Ölçekli İşletme’dir.”
Aynı yönetmelikte, KOBİ’ler çalışan sayıları ve yıllık bilanço büyüklükleri/cirolarına göre sınıflandırmıştır.
KOBİ Sınıfları, 24 Haziran 2018 tarihli 11828 numaralı yönetmelik
KOBİ’lerin sınıflandırılması, ülkelerin ekonomilerine direkt etki eden birimler ve girişimcilerin güçlenebilmesi için çeşitli ulusal/uluslararası politika ve tedbirlerin hayata geçirilmesinde önemlidir. Geçmiş dönemlerde ülkemizde KOBİ’lerin kurumsal/ekonomik alanda güçlenmesi için işletme sınıflarına hitap eden KOBİGEL projeleri gibi tematik proje programları yürütülmüştür. Yine aynı şekilde, finansman sıkıntısı yaşayan KOBİ’ler için bankacılık sektörü bu gruptaki işletmelere yönelik farklı hizmet paketleri oluşturmaktadırlar. Uluslararası alanda da yine yalnızca ölçeklerine göre KOBİ’lerin faydalanabileceği SME Instruments gibi çeşitli fon programları ve finansman imkanlarından bahsetmek mümkündür.
KOBİ tanımına uygun verileri değerlendirerek, ülkemizdeki KOBİ sınıfındaki işletmelerin niteliklerini belirlemek mümkün. TÜİK, her yıl 21 – 27 Kasım tarihleri arasında düzenlenen Avrupa KOBİ Haftası etkinlikleri çerçevesinde 25 Kasım 2016 tarihinde özel bir bülten yayımladı. Bültendeki bazı göstergelerde her ne kadar 2015 senesi öncesindeki veriler kullanılsa da hala KOBİ’lerin ülke ekonomisinde oldukça etkili oldukları görülüyor.
Güncel durumda da bilindiği kadarıyla, istihdamın %70’den fazlası hala KOBİ’ler tarafından gerçekleştiriliyor. KOBİ’lerdeki maaş ve ödeme yükü ise %50’den fazla. Yine yatırımların %50’den fazla bir kısmı KOBİ’ler tarafından gerçekleştiriliyor. KOBİ’lerin ihracat oranı %55,1 ve bu ihracatların %92,3’ünü imalat sanayi KOBİ’leri oluşturmakta.
Ülke ekonomisinde bu denli büyük bir etkiye sahip işletmeleri güçlendirmek şart. Özellikle üretici KOBİ’lerin ihracat ve yenilik kapasitelerinin artırılması gerekmekte. Bu alanlarda KOBİ’lerin güçlenmesi için uygulamaya alınan tedbir ve politikalar sayesinde; KOBİ’lerin yönetim kapasitelerinde bir iyileşme söz konusu. Fakat görülüyor ki, küresel pazarda rekabetçi bir konum elde edebilmek için gerekli teknolojik üretim kapasitesi hala ülkemizde oldukça az. Çünkü KOBİ’lerin yalnızca %0,3’ü yüksek teknoloji sınıfında faaliyet gösteriyor. %59,6’sı ise düşük teknoloji sınıfında.
İmalat sanayinde KOBİ’lerin büyüklük grubu ve teknoloji düzeyine göre payları, TÜİK 21540 Sayılı Haber Bülteni,2014
Yukarıdaki tablo, aslında açıkça ülkemizin yüksek teknoloji ve orta-yüksek teknoloji ürünleri üretiminde çok düşük bir paya sahip olduğunu gösteriyor. Sanayi ürünleri üreten büyük ölçekli işletmelerin de 54’ünün düşük teknolojide üretim gerçekleştirmeleri aslında bu segmentteki işletmeler için de mevcuta göre daha katma değerli finansmana erişim imkanlarının devreye alınması gerekliliğini ortaya koyuyor.
Peki KOBİ Tanımı ortadayken, neden ciroları 40 Milyon – 125 Milyon TL arasında kalan işletmeler bir haberle kendilerini KOBİ olarak tanımlıyor. Yanıtı değerlendirmek için Avrupa Toplulukları Tarafından 2008 yılında yayımlanan Avrupa Küçük İşletmeler Yasası’nı incelemek yeterli. Yasada, AB’nin ve bağlı ülkelerin uyum içinde rekabetçi ve dinamik bir ekonomiye sahip olabilmesi için KOBİ’lerin önemi vurgulanıyor. AB çapında, yasal ve idari çevreyi iyileştirmek amacıyla üye ve üye olma potansiyeli olan ülkelerdeki politikaların kavranabilmesi için 10 prensip mevcut.
Think Small First – Önce Küçük Olanı Düşün politikası çerçevesinde belirlenmiş 10 İlke, A Small Business Act For Europe, 2008
“Think Small First” temelini oluşturan ilkeler dikkatli incelendiğinde, ülkemizdeki bazı yasal uygulamalarda KOBİ’ler yararına izlenen prosedürlerle; teşvik ve destek mekanizmasının temellerini bu ilkelerin oluşturduğu görülmektedir.
İşte bu nedenle, KOBİ’lere tüm ülkelerce tanımlanan çeşitli imtiyazlar ve özendirici politikalardan büyük işletmelerce de faydalanabilir hale gelebilmesi için ülkemizdeki KOBİ tanımı önem kazanmaktadır.
Ülkemiz özellikle 2010 – 2015 seneleri arasında yürüttüğü başarılı ekonomi ve yenilik politikaları sayesinde KOBİ’lerin yararına belirlenen “The Small First” ilkelerine uygun hareket etti. Bunun sonuçlarını, OECD’nin Türkiye’ye ilişkin 2016 Temmuz ayında yayımladığı Turkey Policy Brief raporundan net bir şekilde izlemek mümkün.
KOBİ Politikası Endeksi, OECD Turkey Policy Brief, Temmuz 2016
Finansmana erişim ve KOBİ Destek Hizmetleri puanlarından da görülebileceği üzere, ülkemiz; “Önce Küçük Olanı Düşün” politikası çerçevesinde önemli bir gelişme kaydetti. Fakat, 2016 senesinde ülkemizde yaşanan olumsuz olaylar; tüm kurumları olduğu gibi destek süreçlerini de olumsuz olarak etkiledi. Daha önce bu etkilerin KOSGEB ve TÜBİTAK’a yansımalarını bu yazımızda paylaşmıştık. Yeri gelmişken güncel duruma da değinelim. Süreçler; Haziran 2016 – Nisan 2017 tarihleri arasında durma noktasına gelmişti. Nisan 2017’den sonra, her ne kadar süreçlerde bir hızlanma görülse de maalesef proje değerlendirme ve sonuç bildirme aşamaları oldukça yavaş. Bunun sebebi, kurumlarda çok fazla projenin hala değerlendirmeyi beklemesi.
Proje değerlendirme süreçleri henüz olağan haline gelmemişken, işletme ölçeğine göre Ar-Ge destek mekanizmasını yürüten TÜBİTAK’ın böyle bir yükü kaldırması zor gözüküyor. Öte yandan KOSGEB’in nispeten proje yönetiminde KOBİ’lere göre daha deneyimli işletmeleri değerlendirmede zorluk yaşayacağını tahmin etmek zor değil. Çünkü KOSGEB, bilindiği üzere merkezi bir değerlendirme sistemine sahip değil. Lokal bazda yapılan değerlendirmeler, proje sonuçlarında hangi hizmet merkezi müdürlüğüne bağlı olduğunuzdan tutunda, uzmanınızın projenize, projenizle ilgili deneyimine, mevzuat deneyimine ve yaklaşımına göre inanılmaz değişken. Bu noktada, yeni değişiklikle birlikte umarız KOSGEB’de mevcut değerlendirme süreçlerinde değişikliğe gitme/gidebilme konusunu düşünür.
Yazımızda söz ettiğimiz tüm bu gelişmelerin ve bu gelişmelerin ülkemize olan yansımalarının pozitif yönde olması temennisi ile incelememizi burada sonlandırıyoruz.