Geçtiğimiz hafta başlattığımız girişimcilik yazı dizimizde, bu hafta girişimcilerde kurumsallaşma, girişim ve kurumsallaşma dönüşümü için gerekli finans kaynağına erişim metotlarından bahsedeceğiz. Son olarak da birçok kurumsal firmanın, ihtiyaçlarını gidermek için pazardaki güçlü oyuncularla işbirliği kurmak yerine neden girişimcilerle çalışmayı tercih ettiklerini anlamaya çalışacağız. İsterseniz öncelikle startup’ların büyümesinde ve pazarda marka bilinirliği elde edebilmeleri için önem teşkil eden “kurumsallık” kavramından biraz bahsedelim.
Girişimcilikte Kurumsallığın Önemi
Bugün hemen hemen hepimizin büyük bir hayranlıkla çalışmalarını takip ettiği çoğu şirket şüphesiz ki girişimcilik evresinden geçti. Girişimcilik evresi, herhangi bir işe başlamak ve bu işi geliştirmek, kurumsallık ise geliştirilen bu işin sürekliliğini sağlamaya yönelik, kişilerden bağımsız kurulmuş yapılanma olarak ifade edilebilir. Kurumsal şirketleri incelendiğimizde, başlangıç evreside hepsinin aslında naif bir girişimcilik hikayesiyle başladığını, zamanla kurumsallaşarak daha geniş kitlelere ulaştığını farkederiz. Her ne kadar ilk etapta hepimiz girişimci olsak bile, günümüzde her girişim hikayesinin mutlu sonla bitmediği aşikar. Bunun sebebi şüphesiz ki 20. yüzyıldan 21. yüzyıla geçişte teknolojinin ve teknolojiye bağlı olarak insan davranışlarının kaydettiği gelişimdir. Amerikalı popüler bilim yazarı ve medya teorisyeni Steven Berlin Johnson’a göre geçtiğimiz yüzyılda yeni bir ürün veya hizmet modeli geliştime süresinin 10 yıl, elde edilen çıktının yayılmasının ise ek bir 10 yıl daha gerekmekteydi. İçinde bulunduğumuz bilgi çağında, bir hizmet veya bir ürün geliştirmek ve süreklilik için sürdürülür bir işleyiş mekanizması kurmak için 10 yıl beklediğimizi bir düşünelim. Sizce ekonomik düzlem, rekabetçi ortam ve herşeyden önce teknolojik öğeler bu kadar yavaş hareket etmeye izin verir mi? Tabi ki de hayır. Fakat yine de Johnson’a göre geliştirme/kurumsallaşma süre oranının rekabetçi ortamda yine 1/1 olması gerekmekte. Çünkü bir önceki yazımızda da değindiğimiz üzere teknoloji, fikrin çok hızlı yayılmasında ön ayak olmakla birlikte pazarda irili ufaklı tehlike olabilecek birçok rakibi de beraberinde getirmekte ve rekabetçi ortamda öncü olabilmek için hızlı hareket etmeyi gerektirmekte.
İşte bu yüzden özgün ürüne sahip ve bu ürünün yaygınlaşmasında hızlı hareket edebilen girişimciler, projeleri için yatırımcılar bularak daha 40’lı yaşlarına gelmeden milyonere dönüşebiliyorlar. Geliştirme safhasına gereğinden fazla vakit ayıran veya geliştirme ve yaygın hale getirme sürecini birbirine paralel olarak iyi yönetemeyen start-up’lar ise maalesef girişimci çöplüğünde yerlerini alıyorlar. Araştırmalar, her dört girişimden üçünün üretme ve yönetme arasındaki zaman ve önem dengesini net bir şekilde kuramamasından ötürü başarısız olduğunu gösteriyor.
Girişimcilik ve Kurumsallaşma Dönüşümü Nasıl Yürütülmeli?
Dr. John Kotter, girişimcilikten kurumsallaşmaya geçen süreçte sekiz dönüşüm adımı olduğunu ifade ediyor:
- Öncelik duygusu oluşturabilmek – Piyasa şartlarını iyi analiz ederek, krizlere veya büyük fırsatları tanımlanır hale getirebilmek
- Öncü bir ekip kurmak – Yenilik ve değişimlere takım halinde çalışarak hızlı adapte olabilecek bir organizasyon yapısı oluşturabilmek
- Stratejist olmak – Değişim çabasını yönetebilecek stratejiler geliştirerek vizyon sahibi olabilmek
- Vizyonu iletmek – Stratejilere bağlı olarak oluşacak vizyonu tüm iletişim araçlarını kullanarak geniş bir alana yayabilmek
- Kısa vadeli kazanımlar yaratmak – Ana stratejilere bağlı yada bağımsız olarak çıkan anlık fırsatlara hızlı yanıt verebilmek ve bu aşamada ekip içinde katkı sağlayanları ödüllendirmek
- İyileştirmelere önem vermek ve değişimi yönetmek – Stratejilere bağlı olarak oluşan vizyona farklı görüşlerinde katılımını sağlayabilmek adına işinde iyi kişilerle çalışmak ve yeni projeler geliştirmek
- Oluşan yeni yaklaşımları kurumsallaştırabilmek – Yeni davranışların şirketin başarısıyla bağlantısını dile getirmek ve liderliğin gelişimini sağlayan araçlar geliştirmek.
İşte bu dönüşüm sürecini, amatör ruhlarını kaybetmeden sağlayabilen bir zamanın girişimcileri Google, Facebook gibi dünya devleri; gerek izledikleri yönetim ve yenilikçi stratejilerle gerekse global açılardan yarattıkları yıkıcı yaklaşımlarla kravatların ve bond çantaların hakim olduğu 20. yüzyıl iş dünyasını içinde bulunduğumuz çağa göre şekillendirebiliyor.
Her Girişimin Sermaye İhtiyacı Var
Girişimciler üzerine üretilmiş teoriler, farklı bakış açıları her zaman doğru fakat başarılı olabilmek için birçok işi bir arada yapması gereken girişimcinin sermayeye olan ihtiyacı ne olacak?
Uzun yıllar IBM’in önemli pozisyonlarında yer almış ve girişimcilik üzerine Forbes, The Huffington Post, Young Entrepreneur, Harvard Business Review gibi kaynaklara 500’den fazla makale üreten Martin Zwilling’e göre girişimcilerin rüyalarını kazanç modeline dönüştürmek için ihtiyaç duydukları finans kaynaklarına erişebilmek çeşitli yöntemlerle mümkün. Her ne kadar, yazı dizimizin ilerleyen bölümlerinde girişimciler için fon ve proje programlarından bahsedecek olsak da burada da biraz bu konuya değinelim isteriz:
- Girişimcilik Kredileri: Ülkemizde, bankacılık sektörü biraz geç de olsa girişimciler için özel kredi paketleri oluşturmakta. Bu bankalardan teknoloji girişimcileri için TEB’in sağladığı Teknolojik Girişimci Kredisi ve İş Bankası’nın sağladığı Kadın Girişimci Kredisi, özellikle aranan şartları sağlayan girişimcilerin başlangıç sermayesi ihtiyaçlarını karşılamalarında etkili olabilir. Bu yolu tercih edecek girişimcilerin kredi garanti fonunun sağladığı girişimcilik kredilerini de incelemelerinde fayda var.
- Hizmet veya Ürün Takası: Girişimciler başlangıç aşasında ihtiyaçlarını kendi hizmetlerini kullanarak veya ortak ihtiyaçlara sahip diğer girişimcilerle bir araya gelerek karşılayabilirler. Mesela ofis ihtiyacı için birkaç girişimci bir araya gelerek beraber hareket edebilirse, önemli bir süre kira ve sabit gider maliyetlerini düşürülebilir.
- Stratejik İş İlişkileri Kurmak: Yukarıda da bahsettiğimiz gibi ürün geliştirme ve ürünü tanılabilir hale getirmek önemli fakat mali girdaplar nedeniyle oldukça zorlu bir süreç. Bu noktada, özellikle teknoloji girişimcileri; ürünlerinin bilinirliğini artırmak ve kısa orta dönem satış ve pazarlama süreçleri için stratejik iş birlikleri kurabilir. Böyle bir durumda girişimcilerin ileri dönem risklerini azaltmak için ürün lisanslama ve white-labeling konularını dikkate almaları şart.
- Kuluçka Merkezleri: Son beş yıl içerisinde ülkemizde girişimciler için önemli bir konum elde eden kuluçka merkezleri, girişimcilerin başlangıç aşamasındaki mentörlük hizmeti ihtiyaçlarını karşılamalarında ve ortak kullanım usulü gerekli donanım altyapısına ulaşmalarında etkili olmakta. Bununla birlikte, tüm dünyada ülkemizde olduğu gibi kuluçka merkezleri de yatırımcıların ilgi odağında. Endeavor, E-tohum, Hayal Et, Avealabs, ODTÜ ATOM, Kworks ve İTÜ Çekirdek ülkemizdeki en önemli kuluçka merkezlerine verilebilecek örneklerden sadece birkaçı.
- Projelere Yatırım Bulabilme – Özellikle teknoloji girişimcilerin en önemli hedefi, büyük ölçekli projelerine finans kaynağı olarak yatırımcı bulabilmek. 15 Şubat 2013 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Melek Yatırımcı Yönetmeliği, yatırımcı ve girişimci ticari ilişkilerini bir nebze düzenlese de bu yolu tercih edecek girişimci ve yatırımcıların önemli danışmanlık ve eğitim hizmetlerine ihtiyacı olduğu kesin. Bu alanda çalışma gerçekleştiren Türkiye’nin ilk melek yatırım ağlarından biri Galata Business Angels çalışmaları ilgililerce takip edilebilir.
- Kitlesel Fon Araçları Kullanma – Kitlesel fonlama araçları denilince akla ilk gelen Kickstarter, bugüne kadar çok farklı kategorilerdeki girişimci projeleri için sosyal medyayı kullanarak 2.6 milyar dolar ile 110.821 projenin fonlanmasında etkili oldu. Sega Games kreatif ekibinden 2017’de yayınlanacak Yu Suziki’nin Shenmue 3 oyunu çok kısa zamanda öngörülen destek miktarına ulaşarak büyük etki yaratmışken, Cards Against Humanity isimli kart oyun da yine Kickstarter’da talep edilen mütevazı destek miktarına rağmen önemli başarı yakalamıştır. Kickstarter üzerinden fonlanan ve bizim yakından bildiğimiz projelerden biri de Nowhere Studios tarafından geliştirilen Türkiye’nin ilk platform sinematik bulmaca oyunu Monochroma. Monochroma, projesini hayata geçirmek için Kickstarter üzerinden 1537 destekçi ile yaklaşık 85.000 USD bağış elde etti. Kickstarter modelinden yola çıkarak ülkemizde de Fongogo, Fonlabeni gibi kitlesel fon araçlarından faydalanmak mümkün.
- Kamu Kaynaklı Hibe/Fon Programları: Günümüzde kuruluş aşamasında olan girişimciler ve Ar-Ge girişimcileri için TÜBİTAK, KOSGEB gibi resmi kurumların çeşitli hibe proje programları mevcut. Bu durum, diPMO’nun uzmanlık sahasına girdiği için girişimcilik hibe proje programlarını yazı dizimizin daha sonraki aşamalarında daha detaylı olarak inceleceğiz.
- Aileler ve Arkadaşların Yardımları: Fikirlerimize inanlar ve güvenenler ile bizlere destek sağlayan yakın çevremiz, çocukluğumuzdan itibaren başarılı olabilmemizde önemli katkılar sağlar. Aile üyelerinin girişimcileri manevi ve imkanları dahilinde maddi olarak desteklemeleri, günümüz girişimcilerini başarılı kılmakta. Arkadaşlar ise network’ümüzü oluşturmakta bilinçli veya bilinçsiz olarak katkı sağlamakta. Yeri gelmişken, biz de diPMO olarak, sağladıkları önemli katkılarından ötürü arkadaşlarımıza ve aile üyelerimize teşekkürü borç biliriz.
- İşler Bir Finans Mekanizması Oluşturabilmek: İster ürün/hizmet satışından, ister fon programlarından, ister melek yatırımcı ağlarından, isterseniz banka kredilerinden faylanın, girişimcilik sürecinde mali kaynağı iyi değerlendiremez ve yanlış kullanırsanız rekabetçi ortamda çok zorlanacağınız kesin. Bu nedenle, finansal alanlarda eşitlik ve kontrolün önemini asla göz ardı etmeyin.
Girişimciler de Oyunun Bir Parçası Olabilir mi?
Ürünü ve hizmetini hayata geçirmek için bir şekilde finans kaynağını yaratabilen girişimcileri, bir sonraki aşamada rekabetçi pazar ortamı bekliyor. Çoğu köklü ve geleneksel yönetim mekanizmasına sahip büyük firma, yeni kurulmuş işletmelerle çalışma konusunda çekinceli davransa da, bu görüşün aksine birçok işletme de girişimcilerle çalışmayı alışkanlık haline getirmiş durumda.
Girişimcilerle çalışmayı tercih eden firmaların tecrübe değeri karşısına koyabilecekleri ve bu şekilde kurumsal bir firmayla çalışmak yerine daha farklı deneyim elde edebilecekleri birçok alan mevcut. Moralabs kurucularından Kemal Şen’in yazısını da dikkate alarak girişimcilerle çalışmanın avantajlarından biz de biraz bahsedelim.
- Girişimciler de tecrübelidir: Her ne kadar çoğu işletme, ürün veya hizmet alım sürecinde çalışacakları firmayı seçerken kuruluş senesini dikkate alsa da, firma kurucularının geçmiş işlerinden elde ettikleri deneyimler de doğal olarak girişimlerine yansır. Bu nedenden ötürü, yeni kurulmuş işletmeleri tecrübesiz olarak değerlendirmek yanlıştır.
- Girişimciler işinizi sahiplenir: Odak noktası başarı olan girişimciler, başarılı olabilmek için bütün yolları belirli zaman kıstasları dahilinde denerler. Seçtikleri bu yöntem, çalıştıkları kurum ve kişilere farkında olmasalar da süreç yürütme aşamasında önemli bir avantaj sağlar.
- Hızlı hareket ederler: Kurumsallığın en büyük dezavantajı, iyi yönetilemeyen süreçlerde meydana gelen yavaşlamadır. Yavaş hareket etmeyi adet haline getirmiş işletmeler, hızlı aksiyon alabilen işletmelerle çalışarak hantal yapılarını düzenleme konusunda önemli bir deneyim elde edebilirler.
- Maliyetler: Girişimciler, rekabetçi ortamda pazar oyuncusu olabilmek adına daha kaliteli işi daha ucuza yapma yolunu tercih ederler. Kısıtlı kaynakları dahilinde operasyonel maliyetleri düşük olacağı için daha düşük fiyat tekliflerinde bulunabilirler. Bu da ürün/hizmet tedarik eden firmaların çalışma süreçlerinde girişimcileri seçmelerinde etkili olur.
- Teknolojiyi severler: Değişime ayak uydurmak temel önceliklerindendir. Bu nedenle sürekli yeni bir teknoloji arayışı içindedirler. Zaman ve finansal kısıtlar, teknolojiyi kolay öğrenme noktasında girişimcilere önemli bir avantaj sağlar. Süreçlerinde çalıştıkları firmalara da yeni teknolojileri adapte etmekten mutluluk duyarlar.
Bir sonraki yazımızda ülkemizde ve dünyadaki başarılı girişim projelerini ele almaya çalışacağız. Herkese iyi haftasonları!